LİMONLARIN ÇİÇEK AÇTIĞI AMALFİ KIYILARI
Salerno’dan kalkan vapurla Amalfi Kıyıları hizasında ilerlerken, denizin içerisinden tüm heybetiyle yükselen kayalıkların içerisine sanki oyularak yerleştirilmiş gibi duran sıra sıra kasabalar, daha karaya ayak basmadan insanı büyülemeyi başarıyor. Devasa kayalıkların en tepesine kadar çıkan evleri, evlerin arasından yeşeren bahçeleri, toprağın denizle buluştuğu her metrekareye yerleştirilmiş kırmızılı turunculu şemsiyeleri ve kayalıkların denizle birleştiği en uç noktada duran, kim bilir ne zaman yapılmış gözcü kuleleri ile İtalya’nın en güzel kıyılarından birinde olduğunu anlayacaksın. Nitekim mitolojideki inanışa göre Herkül, Amalfi isimli bir su perisine aşık olmuş ve güzel su perisi genç yaşta ölünce bu kasabayı inşa ettirmiş. Herkül’e hakkını vermek lazım, çok iyi bir iş çıkarmış!
Amalfi Kıyıları, Amalfi kasabası ile birlikte çok sayıda yerleşimi içerisinde barındırıyor. Bunlar arasında olmazsa olmazlar Positano, ki kendisi en popüler olanı, Ravello, Furore, Salerno, Sorrento ve Amalfi kıyıları arasında sayılmasa bile bölgeye oldukça yakın olan Capri Adası yer alıyor. Biz Amalfi’de konaklayıp, Positano, Ravello ve Capri arasında mekik dokuduğumuz için yazıda ağırlıklı olarak bu kasabaları okuyacaksın.
Vapur Amalfi kasabasının iskelesine yaklaşırken renkli ve kemerli binaların arkada, denizin kıyısında bileklerine kadar durmuş muhabbet eden teyzelerin önümüzde olduğu rengarenk bir tablonun içerisinde buluyorum kendimi. Senin de ilk ara sokaktan içeri girdiğinde Duomo Meydanı ve St. Andrea Katedrali çıkacak karşına. St. Andrea Katedralinin merdivenleri, insanların bir şeyler atıştırmak veya sadece oturup geleni geçeni izlemek için bile kullandığı, İspanyol Merdivenlerinin benzeri bir sosyalleşme alanı. Ancak çıkarken biraz dikkatli olman gerekiyor. Rivayete göre Katedralin merdivenlerini sevgilinle el ele çıkarsan onunla asla evleneMEyeceğine inanılıyor. Aman diyim, romantik başlayan tatil ayrılıkla bitmesin! Katedralin içerisini daha önce bolca katedral gezmişsen senin için çok şaşırtıcı olmayacaktır. Değişiklik olsun dersen Katedralin arkasında kalan manastırın tropik bahçesi Chiostro del Paradiso’yu gezebilirsin.
Amalfi’ye bizim gibi 26-27 Haziran tarihlerinde gidersen Aziz Andrea’nın anıldığı sokak festivaline katılabilirsin. Festival boyunca her akşam Katedralin bulunduğu Duomo Meydanında müzik dinletileri yapılıyor, kapanış gününde ise fener alayı gibi bir yürüyüş sonunda yine aynı meydanda toplu ayin düzenleniyor ve Aziz Andrea için dua ediliyor. Kapanış günü boyunca sabah 7’den itibaren 3 pare top atışı gibi atışlar yapılıyor ve bu ramazan ayındaki atışlara alışkın olan bizleri bile her seferinde yerinden zıplatıyor. Ayinin yapıldığı gün komşu kasabalardan çok sayıda insanın da geldiği festival oldukça gösterişli bir havai fişek gösterisi ile son buluyor. Olmazsa olmazlardan değil ama tarihi denk getirebilirsen dini törenler nasıl festivale dönüşüyor ve medenice tamamlanıyor görebilirsin.
Amalfi’yi Katedralden başlayan Via Lorenzo D’Amalfi sokağını yukarı doğru tırmanarak gezebilirsin. Bu sokağın üst tarafında kalan el yapımı kağıt müzesi Museo Della Corta’yı gezebilirsin. Hatta limana yakın (La Caravella restoranın önündeki yolun altında) La Scudelia Del Duca isimli dükkandan el yapımı kağıtlar, bunlardan yapılmış defterler, kartlar, hediyelikler satın alabilirsin. Yine de bununla sınırlı kalmamalı ve garantili kaybolma tehlikesine rağmen ara sokaklara girip turistik bölümün dışına çıkmalısın. Balkondan balkona asılan ve kurumayı bekleyen çamaşırların neminde, inişli çıkışlı daracık sokaklarda dolaşmak ve her köşe başındaki tarihi çeşmelerden su içmek bölgenin ‘en İtalyan’ kasabasını tanımak için tercih edilecek en iyi yol.
Amalfi’nin ve onu da içine alan Amalfi kıyılarının bağlı olduğu Campania Bölgesi İtalyan yemeklerinin, koca koca domateslerinin ve yumruğumun iki katı büyüklüğündeki limonların doğduğu yer olarak biliniyor. Bu nedenle pizza (pitza diye okumak lazım yoksa anlamayanları var), makarna (yani pasta) mozarella, ricotta ve deniz ürünlerini seviyorsan burada mutsuz olmam mümkün değil! Bu bölgede yetişen limonların cinsi ise “sfusato amalfitano” olarak anılıyor. Sfusato konik şeklini, amalfitano ise yetiştiği bu bölgeyi temsil ediyor. Bölge bu nedenle limonların çiçek açtığı yer olarak anılıyor.
Suyun toprakla birleştiği her düzlükte denize girmenin mümkün olması nedeniyle yaz tatilini geçirmek için de tercih edebileceğin bir yer Amalfi Kıyıları. İstersen havlunu serip yayılabileceğin halk plajı formatında ücretsiz yerlerden, istersen sezlong-şemsiye kiralayıp, yiyip içebileceğin işletmelerin sahillerinden denize girebilirsin. Kasaba girişlerindeki, yani liman dibindeki, plajlar oldukça temiz ve berrak olmasına rağmen bunlarla sınırlı kalmamalı, özel koyları da denemelisin (Bu konunun ayrıntılarını aşağıda bulacaksın). Amalfi Kıyılarında gideceğin herhangi bir tepe bölgesinde ise, deniz ile gökyüzü arasındaki ufuk çizgisinin görülmediği ‘sonsuzluk’ manzarasını mutlaka izlemelisin. Gidip görmeden sonsuzluk hissinin tam olarak ne anlam ifade ettiğini anlamak biraz zor. Bana göre bunu yapabileceğin en iyi yerler Ravello’daki Villa Cimbrone ve Cabri Adasındaki Monte Solaro Tepesi. Ayrıntılar aşağıda 😉
Herkül bir yana, tembelliği ile nam salmış İtalyanların zorlu doğa koşullarının bulunduğu bu bölgeye zahmet edip nasıl yerleştiklerini anlamaya çalışırken, hemen sonra tembelliğin altında yatan keyfe düşkünlükleri akla gelince her şey daha anlamlı hale geliyor. Amalfi kıyıları, hem eğlenebileceğin, hem serilip yatabileceğin, hem de mideni bayram ettirebileceğin bir tatil için fırsat yaratmaya değer 😉
ULAŞIM/KONAKLAMA:
İtalya dışından Amalfi’ye hava yoluyla ulaşmak için en yakın yer Napoli. İtalya’nın farklı bir bölgesinden geleceksen, rotana hangisi daha uygun ise tren ile Napoli, Sorento veya Salerno’ya gidebilirsin. Uçak ile gideceğini varsayarsak, ilk olarak Napoli Havaalanından ring yapan otobüslerle tren istasyonuna gidip Salerno’ya gidebilirsin. Salerno tren istasyonundan limana yapacağın 10 dakikalık yürüyüş sonunda Amalfi’ye (veya Amalfi sırasındaki Positano, Salerno, Sorrento, Maiori, Minori gibi kasabalara) vapur/deniz otobüsü ile geçebilirsin. Napoli’den geçiş için kullanabileceğin bir diğer alternatif önce Napoli Limanından Sorrento’ya, orandan da Amalfi’ye geçmek. Biz ilk yolu tecrübe ettiğimiz için sana da onu önereceğim.
Madem tren-vapur-deniz otobüsü gibi araçlarda telef olacağım, niye araç kiralamıyorum diyorsan sana koca bir ASLA demek istiyorum. İtalya’nın bu bölgesi oldukça kayalık, bu nedenle yollar oldukça ama oldukça dar ve virajlı. Arabanın gelişini sana çarpacakmış gibi olmadan anlamıyorsun, ki bu noktada panik olduğun takdirde iki alternatiften biri kayalıklara çarpmak, diğeri ise uçurumdan havalanmak. Kendine güveniyorsan tabii ki tercih edebilirsin ancak tek sorun bu değil. Bu bölgede hırsızlık çok yaygın. İtalyanlar bile bu bölgeye giderken araç kiralamayı veya kendi araçları ile gitmeyi tercih etmiyor, ‘çete var çete’ diyorlar. Anlatılana göre polisin de işin içinde olduğu hırsızlık olayları oldukça yaygın bu bölgede. Senin bundan etkilenmemek için araç kiralarken sigortanı en yüksek limitlerde yaptırman (dolayısıyla ciddi bir miktarda sigorta bedeli bayılman) gerekiyor. Zira sigorta firmaları hepimizden akıllı olduğu için riskin yüksek olduğunun oldukça farkındalar. Kaldı ki, toplu ulaşım araçları maalesef bizde en son tercih edilen ulaşım yöntemlerinden biri, oysa Avrupa’nın bir çok yerinde en çok tercih edilen, kafanın en rahat ettiği, maliyeti arabaya göre oldukça az ve en önemlisi bölgenin yaşayanları ile kaynaşmanı sağlayan en şahane araçlardan. Çevreye zararı da daha az. Uzun lafın kısası toplu ulaş lütfen!
Konaklama için çeşitli seçenekler mevcut ancak küçük bir yer olduğu için özellikle yaz aylarında konaklama yerlerinin çabuk dolması gibi bir sorun var. Bölgenin genel olarak popüler olması nedeniyle de her bütçeye göre yer bulmak mümkün. Biz o çok bilindik konaklama sitesinden bir ev kiraladık, Casa Colonne. Bir oda, bir salon, mutfaklı banyolu enfes bir yerdi. 3 dakikada limana veya meydana ulaşabildik. Ev sahibemiz, belli ki eski evlerini bu şekilde konaklamaya açarak değerlendiren, nerede yemek yememiz gerektiğine ilişkin güzel tavsiyelerde bulunan, hatta unuttuğumuz eşyaları bize gönderecek kadar da tatlı bir Amalfililiydi.
BÖLGEYE YAKIN GEZİLECEK YERLER:
POSİTANO: Positano, Amalfi’den ve bölgenin siğer kasabalarından vapurla veya SITA otobüsleri ile ulaşacabileceğin ve aslında bu bölgenin en turistik olan yeri. Fakat biz daha az kalabalık olduğu ve ‘daha İtalyan’ olarak tabir edildiği için Amalfi’de kalmayı tercih ettik. Positano, yazlık alışveriş yerleri, kıyı kenarındaki restoranları, plajları ve limana yanaşırken bile dikkat çeken kilisesi ile bölgenin tüm özelliklerini barındıran bir yer. Biz Positano’yu daha çok farklı plajlara ulaşmak için bir durak olarak kullandık. Nitekim Tripadvisor gibi sitelere göre bölgenin en iyi plajlarının çoğunluğu Positano sınırları içerisinde yer alıyor.
FURORE: Amalfi’den SITA otobüsleri ile 15 dakikada ulaşabileceğin küçük ve sevimli bir kasaba burası. Amalfi Kıyılarına ilişkin, köprü manzaralı küçük plajı fotoğrafları gördüyse işte burası orası. Aslında çok küçük bir nüfusa sahip olan ve çok turistin rağbet etmediği bir yerken belediye başkanının projesi neticesinde şu an oldukça popüler. Zira adam bir grup sanatçıyı kasabaya davet ederek, sanatlarını konuşturmaları için kasabanın binalarını onlara emanet etmiş. Neticede Furore, açık hava müzesi kıvamında küçük ama gezmeye değer bir yer haline gelmiş.
RAVELLO: Amalfi’den SITA otobüsleri ile Ravello’ya en fazla yarım saatte ulaşabilirsin. En fazla diyorum çünkü burası İtalya, hatta Güney İtalya. Daracık virajlı ve kalabalık yollar işin içine girince ulaşım için verilecek zaman dilimi ancak tahminlerle gerçekçi oluyor. Amalfi-Ravello gidiş-dönüş otobüs 4.40 Euro.
1996’dan beri UNESCO dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Ravello’nun meydanında bir kilise, çevresinde ise çeşitli kafeler, sokaklarında ise çok güzel butikler var. Ama Ravello’ya gittiğinden gezemeden görmemen gereken asıl iki yer var.
Villa Rufolo: Otobüsten indikten sonra sağa doğru kıvrılıp şehirler arası yol tüneline benzeyen bir tüneli geçiyor ve tünel çıkışının solunda kalan Villa Rufolo’ya transit geçiş yapıyorsun. Rufolo ailesine ait komplex bir yapı burası. İçerisinde yer alan binanın yapımı 13. yüzyıla dayanıyor. 19. y.y. ortalarında bir restorasyon geçirmiş ve bu sırada yapılan bahçe düzenlemesinde Wagner’in meşhur Parsifal oyunundaki Klingsor’un Büyülü Bahçeleri sahnesinden esinlenilmiş. Buranın içerisinde yer alan ve havada asılıymış gibi gözüken açıkhava sahnesinde bir konser yakalarsan çok şanslısın. Bu nedenle gitmeden bir aktivite var mı yok mu kontrol etmelisin.
Giriş 6 Euro.
Villa Cimbrone: Zamanında (11.y.y.) Fusco Ailesine ait olan mekan ailenin burayı terk etmesinden sonra, 19.y.y. sonlarında karısının genç yaşta ölümü nedeniyle teselli yolculuğuna çıkan İngiliz gezgin Ernest William Beckett tarafından tekrar keşfedilerek satın alınmış. Beckett burayı devasa ağaçları, heykelleri ve binalarıyla İngiliz ve İtalyan bahçelerinin harmanlandığı bir yer haline getirmiş. II. Dünya Savaşında bakımsız kalan yapı, 1960’lı yıllarda Vuilleumier ailesinin azimli çalışmaları sonucunda, eskiden olduğu gibi prestijli bir tarihi alan ve botanik bahçesi olarak restore edilmiş.
Villa Cimbrone’yi girişte eline tutuşturulan harita ile tüm bu heykelleri efsanevi bahçe düzenlemelerinin arasından geçerek rahatlıkla gezebilirsin. Bahçenin deniz ile buluşan noktasında Sonsuzluk Terası denilen bir balkon var. Üzerinde yer alan büstler ile birleşen Akdeniz’in sonsuzluk görüntüsü bu balkonda biraz soluklanmanı zorunlu kılıyor. Balkonun alt katındaki ufak kafede görüntünün güzelliğine dalıp giderek bir şeyler içebilirsin.
Villa Cimbrone bahçelerinde gezerken, romantik bir eski dönem filminin yıldızı olduğun ve köşeden beyaz atı olmasa bile bir prensin çıkacağı hissine kapılabiliyorsun. O yüzden mesafeyi gözünde büyütmemeli ve mutlaka gitmelisin. Hatta istersen buranın otelinde de kalabilirsin. Tabi bu bir bütçe meselesi onu şimdiden söyleyeyim 🙂
Villa Cimbrone’ye gidişini, dönüş otobüs saatine ve Ravello’da yapmayı planladığın diğer şeylere göre iyi ayarlamalısın. Çünkü merkezden 15 dakikalık bir yürüyüşle buraya ulaşıyorsun. Bütün o yeşil alanı ve heykelleri tek tek dolaşacağını (ve sayısız fotoğraf çekeceğini) düşünürsek, içeride en az 1-1,5 saat harcayabiliyorsun. Hele bir de Sonsuzluk Terasında bir iki şey içeyim dersen bu süre uzayacak haliyle. Dönüş yolunda da bir 15 dakika harcayacaksın, dolayısıyla son otobüsü kaçırmak ya da aklının Ravello’daki butiklerde kalmasını istemiyorsan bunları hep düşünmelisin.
Giriş 7 Euro.
CAPRİ: Amalfi’den kalkan deniz otobüsleri ile yaklaşık 40 dakikada ulaşabileceğin bir nevi sosyete adası Capri. Adanın birçok bölgesi var. Ana liman en turistik olan bölge. Buradaki sıralı plajlardan birinde denize girip suyun güzelliğinin tadını çıkarabilirsin. Ancak vaktini sadece burada geçirmemelisin. Buraya gelmişken Blue Grotto (Mavi Mağara) için bir tekne gezisi de ayarlamalısın. Capri dendiği zaman akla ilk gelen şeylerden biri Blue Grotto. Capri’nin resmi internet sitesinden (www.capri.com) Blue Grotto’ya ve diğer rotalara giden tekne turlarından ayarlayabilirsin.
Amafi’den kalkan deniz otobüsü gidiş-dönüş 40 Euro.
Ana Capri: Bu bizim Türkçeleştirdiğimiz bir isim değil, Capri’nin tepesinde yer alan yerleşimin orijinal adı aklında olsun J Limandan sürekli kalkan otobüslerle veya üstü açık taksilerle Ana Capri’ye çıkabilirsin. Biz gidişi otobüs, dönüşü ise taksi ile yaptık. Her ikisi de ayrı bir maceraydı. Otobüs ile çıkışta tepeye yaklaştığımız bazı noktalarda aşağıya yuvarlanacağımız düşünen turistler arasında ciddi bir tedirgin yaşandı, ki gayet normal karşılanabilir bir durumdu bence. Yolun bitiminde uçurum başladığı ve ayakta dururken yolun dahi gözükmediği bir ortamda tam gaz giden bir otobüste olmak kalp çarpıntısının hızlanmasına neden olabiliyor. Ana Capri’y, Adanın tepe noktası gibi düşünebilirsin. Küçük bir meydan, meydanda envai çeşit bölgeye özgü hediyelik eşya satan dükkanlar, çeşitli butikler ve restoranlar var. Ufak bir yürüyüşle kısa zamanda Ana Capri’yi keşfedebilirsin.
Otobüsle gidiş-dönüş 4 Euro (tek yön 2 Euro), taksilerle tek gidiş pazarlığa tabi olarak 20-25 Euro.
Monte Solaro: Hazır buraya gelmişken Ana Capri meydanından giriş yapabileceğin tek kişilik teleferiklerle (chairlift) Monte Solaro’ya ulaşabilirsin. Sırf o teleferikle çıkış için bile Ana Capri’ye gitmeye değer bence. Tek kişilik koltuklarda salıncak gibi sallana sallana Ana Capri ve Capri manzarası eşliğinde, biraz da güneşin alnında, şahane bir seyahat yapıyorsun. Yükseklik korkusu olanlar için biraz tedirgin edici olabilir ama korkuları yenmek için denemeye değer! Yukarıda yine sonsuzluk denizi manzaralı bir ortam (isteyenler için bir cafe) ve gezip görülebilecek güzel bir bahçe var.
Tek kişilik teleferikle gidiş-dönüş 11 Euro.
YENİLECEK YERLER:
AMALFİ
La Caravella: Amalfi’nin Michelin yıldızlı restoranları arasında ilk sırada yer alan La Caravella’da mutsuz olman mümkün değil. Biz ilk günün heyecanı ile degustatör menülerden birini aldık. Baya bir para bayıldık ama pişman değiliz. Mekanın arka tarafında cam sanatından yapılan eşyaların sergilendiği ve satıldığı bir müze bile var.
De Gemma: Ev sahibimizin şiddetle tavsiye ettiği Michelin yıldızlı bir diğer restoran. Girişi ara sokakta ama balkonuna oturduğun zaman ana cadde Via Lorenzo D’Amalfi’de olan bitene hakim olabiliyorsun.
Eleos: Amalfi koyuna bakan Eleos balıkları ile oldukça ünlü, biz yer bulamadığımız için ancak yemek sonrası tatlısına gidebildik, yemeğe gidemediğimize pişmanız.
Marina Grande: Gündüz plaj akşam restoran olduğu için iki durumda da tercih edebilirsin. Yıllara sari Michelin yıldızlarını giriş kapısında göreceksin. Gündüz plaj olarak hizmet vermesi nedeniyle deniz kıyısında. Biraz fazla popüler olduğu için yer bulması zor ve çalışanlar biraz havalı. Yine de ilk sıralardaki mekanlardan.
La Galea: Ana yoldan biraz daha içeri girince yol üstündeki mekan tam bir aile işletmesi. Diğer yerlere göre daha salaş, daha karın doyurup kalkmalık. Deniz ürünleri ağırlıklı restoranın spesiyali ‘Swordfish Ravioli’.
Couppo D’amalfi: Ara sokakta kalmış küçücük bir büfe aslında. Ünü kağıtta leziz soslarıyla kalamar ve karides veriyor olması. Gitmeden önce bir sürü yerden okuyup mutlaka uğrayıp yapmam gerekiyor dediğim iki üç şeyden biriydi. Bizim kaldığımız yere 3 dakika mesafede olmasına, yani mahalleli olmamıza rağmen yapamadım, yiyemedim. Sırf bunun için galiba Amalfi’ye tekrar gideceğim.
Pasticceria Pansa: Duomo Meydanında, St. Andrea Katedralinin yanı başında yer alan pastane 1830’dan beri hizmet veriyor. Spesiyali ‘Baba Classico’. Özel tarifli bir kekin üstüne romu boca ediyorlar, tatlı tatlı yerken güzelleşiyorsun bir nevi. Adı üstünde bu klasik, yani en sade olan versiyon. Başka başka çeşitleri de var. Burası sadece bir pastane değil, lokasyon itibariyle yemek sonrası oturup bir şeyler içerken gelip geçeni seyredebileceğin güzel bir cafe-bar aynı zamanda.
Pasticceria Savoia: Meydana gelmeden sahil şeridinde bulunan ve 1918’den beri faaliyette olan pastanenin spesyali ‘sfogliatelle’ yani bildiğimiz milföy. Bunun dışında en iyi limonlu romlu çikolatalı dondurmanın (gelato) da burada olduğu söyleniyor.
Biz ağırlıklı olarak akşamlarımızı Amalfi’de geçirdiğimiz için asıl olarak tavsiyeler bu bölgeden. Ancak Positano’da deniz ürünlü makarnası ve el yapımı tabakları ile meşhur olan Chez Black Positano ve İl Fornillo tavsiye edilen mekanlardan.
Capri’de ise ünlü görürüm diyorsan Da Paolino’yu, biraz daha şık takılayım diyorsa Aurora’yı, damağına düşkünsen Da Mamma’yı tercih edebilirsin.
DENİZE GİRİLECEK YERLER:
AMALFİ: Merkezdeki tüm plajlar limanın yanında dizi dizi dizilmiş durumda ve ana meydana 3 dakikalık yürüme mesafesinde. Havlunu yere atıp yayılabileceğin halk plajına da işletmelere de gitsen aynı denize giriyorsun. Plaj işletmelerinin arasında Michelin yıldızlı restorana sahip olan Marina Grande de var. Bizim ilk tercihimiz Silver Moon oldu ancak bu bölgede sadece Amalfi ile sınırlamamalısın kendini. Mesela yürüme mesafesindeki Atrani’de ve Duoglio’da denize girebilirsin. Ayrıca iskeleden 15 dakikada bir kalkan ücretsiz tekneyle ulaşım sağlanan ve plaj işletmesinden başka bir şey olmayan Santa Croce Koyu’na da gidebilirsin.
POSİTANO: Amalfi kıyılarında en güzel plajların Positano’ya yakın olanlar olduğu söyleniyor. En azından Tripadvisor öyle diyor. Bu nedenle biz bir günümüzü Positano’ya giderek, Arienzo Beach (Bagni d’arienzo Beach Club)’de geçirdik. Arienzo’ya Positano limanından plaja ring yapan ücretsiz teknelerle ulaşabilirsin. Başıma güneş geçsin, bu arada bolca su kaybedeyim diyorsan yürüyerek de ulaşmak mümkün. Arienzo’daki restoran bölgede oldukça meşhur. Nitekim biz yediklerimizden ve içtiklerimizden çok memnun kaldık. Ancak gidince yemek için mutlaka rezervasyon yap, yoksa uzun süre bekleyebilirsin. Bu bölgedeki diğer birçok plajın ücretsiz tekne transfer hizmeti bulunuyor. Bu konuda çok rahat olabilirsin.
CAPRİ: Ada olmasından mütevellit denize girilebileck çok sayıda bölge bulunuyor Capri’de. Bunlardan ilk sıradakiler Marina Grande’de yer alan plajlar. Yani karaya ayak basınca hemen sağda kalan plajlar. Biz bunlardan Le Ondine’yi tercih ettik. Limana yakın olmasına rağmen deniz kirli değil, endişe etmeye gerek yok. Burası Capri’de kumul alandan denize girebileceğin nadir yerlerden. Bunun dışında Marina Piccola, Faraglioni ve Blue Grotto yakınlarında çok sayıda plaj var. Ancak bunlar çoğunlukla kayaların üzerine kurulmuş olduğu için kayalardan atlamalı veya merdivenli girişlere sahip.
İşletmeli plajlarda 1 adet şezlong ve şemsiye kirası 10-15 Euro arasında değişiyor (Capri’deki sosyetik yerlerde biraz daha fazla olabilir). Bazı plajlarda yeme-içme için kapora gibi önden ödeme alınıyor. Yani yediğin içtiğin ilk olarak kaporadan düşüyor, yemez içmezsen paran içeride kalıyor. Amalfi Kıyıları kayalık olduğu için plajlar bizdeki gibi kilometrelerce uzanmıyor. Bu nedenle özellikle yaz aylarında gitmeden önce rezervasyon yaptırmak oldukça önemli, aklında olsun.
Ciao!